Bu yazı, kültürel hafızayı görünür kılma sorumluluğuyla kaleme alınmıştır.” — Prof. Dr. Zakir Kaya
1. Giriş: Kayıp Bir Adanın Sessiz Tanıklığı
2. Tarihsel Arka Plan: Manastırlar, Sürgünler ve Teolojik Çatışmalar
3. Jeolojik Yokoluş mu, Sessiz Katliam mı?
4. Kültürel Mirasın Görünmezliği: İdari Kayıtsızlık ve Sosyo-Politik Engeller
5. Sonuç: Unutulanı Yüzeye Çıkarmak
Seçili Kaynakça
Bu makale, İstanbul’un gizemli ve kayıp adalarından biri olan Vordonisi’nin tarihsel kökenlerini, jeolojik kayboluşunu ve günümüzdeki kültürel görünmezliğini çok boyutlu biçimde ele almaktadır. Bizans’taki politik sürgünlerden 1010 depremine, sualtı arkeolojisinden güncel kültürel miras tartışmalarına kadar geniş bir çerçevede Vordonisi’nin anlam dünyası incelenmektedir. Vordonisi yalnızca tarihsel bir kayıp değil; etik bir çağrı, sosyopolitik bir uyarı ve unutulmuş bir vicdanın haykırışıdır.
Bugün yalnızca birkaç kayalıkla temsil edilen Vordonisi Adası, Bizans döneminde Patrik Photios’un sürgün yeri olarak anılmakta ve bir manastırın inşa edildiği aktarılmaktadır (Mango, 1980). Bazı kaynaklara göre, Photios burada sürgün yıllarını geçirmiş, dini tartışmalara katkı sunmuş ve kutsal metinlerini yazmıştır. Adanın 1010 yılında meydana gelen büyük Marmara depremiyle sulara gömüldüğü düşünülmektedir; ancak bu olay, sadece bir jeolojik yitim değil, kolektif bellekte görünmezliğe terk edilen bir kültürel hafızanın da başlangıcıdır.
Bizans’ın dinsel gerilimleri bağlamında, Photios’un sürgünü ve burada kurduğu manastır yapısı, ikonoklazm sonrası dönemin ruhunu yansıtır (Kazhdan, 1991).
Halk anlatılarına göre, ada ile karada yer alan Satyros Manastırı arasında tüneller veya denizaltı bağlantıları mevcuttur. Bu da mekânın sadece sürgün değil, gizli bir maneviyat ve bilgi mekânı olduğunu düşündürür.
Bizans’ın dinsel gerilimleri bağlamında, Photios’un sürgünü ve burada kurduğu manastır yapısı, ikonoklazm sonrası dönemin ruhunu yansıtır (Kazhdan, 1991).
Halk anlatılarına göre, ada ile karada yer alan Satyros Manastırı arasında tüneller veya denizaltı bağlantıları mevcuttur. Bu da mekânın sadece sürgün değil, gizli bir maneviyat ve bilgi mekânı olduğunu düşündürür.
Marmara Denizi’nin derin fay hatları üzerindeki yapısının “kıyı adalarını parça parça çökertecek sismik potansiyele sahip” olduğunu belirtmiştir (Şengör, 2015).
Prof. Dr. Ahmet Ercan ise Vordonisi çevresindeki denizaltı topografyasının, tarihsel depremlerle şekillendiğini ve adanın çöküşünün ani değil, süreçsel olabileceğini vurgulamaktadır (Ercan, 2016).
Adada yaşayan keşiş ve sakinlerin akıbetine dair resmi arşiv bulunmamakla birlikte, halk söyleminde “toplu bir yok oluş” anlatısı güçlüdür. Bu durum Vordonisi’yi tinsel bir “kolektif kayıp mekânı”na dönüştürmektedir.
Marmara Denizi’nin derin fay hatları üzerindeki yapısının “kıyı adalarını parça parça çökertecek sismik potansiyele sahip” olduğunu belirtmiştir (Şengör, 2015).
Prof. Dr. Ahmet Ercan ise Vordonisi çevresindeki denizaltı topografyasının, tarihsel depremlerle şekillendiğini ve adanın çöküşünün ani değil, süreçsel olabileceğini vurgulamaktadır (Ercan, 2016).
Adada yaşayan keşiş ve sakinlerin akıbetine dair resmi arşiv bulunmamakla birlikte, halk söyleminde “toplu bir yok oluş” anlatısı güçlüdür. Bu durum Vordonisi’yi tinsel bir “kolektif kayıp mekânı”na dönüştürmektedir.
Vordonisi’nin sit alanı ilan edilmemesi, yalnızca bürokratik değil; görünmeyenin korunmaya değer görülmediği bir kültürel algının yansımasıdır.
Kültürel mirasın sadece fiziksel değil, anlatımsal ve imgesel katmanları da göz önüne alınmalı; bu bağlamda “görünmezin korunması” bir etik sorumluluk olarak değerlendirilmelidir.
Deniz trafiği, rant baskısı, turizme dönük yeniden işlevlendirme arzuları gibi politik etkenler, Vordonisi gibi mekânları sistematik olarak kültürel bellekten silmektedir.
Vordonisi’nin sit alanı ilan edilmemesi, yalnızca bürokratik değil; görünmeyenin korunmaya değer görülmediği bir kültürel algının yansımasıdır.
Kültürel mirasın sadece fiziksel değil, anlatımsal ve imgesel katmanları da göz önüne alınmalı; bu bağlamda “görünmezin korunması” bir etik sorumluluk olarak değerlendirilmelidir.
Deniz trafiği, rant baskısı, turizme dönük yeniden işlevlendirme arzuları gibi politik etkenler, Vordonisi gibi mekânları sistematik olarak kültürel bellekten silmektedir.
Vordonisi, yalnızca coğrafi değil; tarihsel, kültürel ve vicdani bir yokluktur. Onun sular altındaki sessizliği, unutturmaya çalışılan bir hafızanın bağırışıdır. Bu bağırışı duymak, yalnızca bir arkeolojik sorumluluk değil; aynı zamanda etik bir zorunluluktur.
> “Vordonisi’nin suskunluğu, bizlerin sessiz kalması halinde, tarihin derin sularında daha fazla kaybolacağımızın işaretidir.”
Mango, C. (1980). Byzantium: The Empire of the New Rome. Phoenix Press.
Kazhdan, A. (1991). Oxford Dictionary of Byzantium. Oxford University Press.
Şengör, C. M. (2015). Marmara'da Depremler ve Jeoloji. Türkiye Jeoloji Bülteni.
Ercan, A. (2016). Marmara'nın Jeofizik Haritası: Batık Alanlar ve Deprem Potansiyeli. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yayını.
İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü (2015). Marmara Çanağı'nda Arkeolojik Saha Taramaları.
Onedio (2023). İstanbul’un Bilinmeyen Onuncu Adası Vordonisi.
Şalom Dergi (2022). “Sulara Gömülen Ada: Vordonisi’nin Hikâyesi”.
Mango, C. (1980). Byzantium: The Empire of the New Rome. Phoenix Press.
Kazhdan, A. (1991). Oxford Dictionary of Byzantium. Oxford University Press.
Şengör, C. M. (2015). Marmara'da Depremler ve Jeoloji. Türkiye Jeoloji Bülteni.
Ercan, A. (2016). Marmara'nın Jeofizik Haritası: Batık Alanlar ve Deprem Potansiyeli. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yayını.
İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü (2015). Marmara Çanağı'nda Arkeolojik Saha Taramaları.
Onedio (2023). İstanbul’un Bilinmeyen Onuncu Adası Vordonisi.
Şalom Dergi (2022). “Sulara Gömülen Ada: Vordonisi’nin Hikâyesi”.


Yorumlar
Yorum Gönder