Prof. Dr. Zakir Kaya – Araştırmacı, Bağımsız Gazeteci
Giriş
Türkiye’de enflasyon artık sadece rakamlardan ibaret değil; mutfaktaki tencerede, cebindeki paranın erimesinde, çocuğuna süt alamayan ailelerde somutlaşıyor. Resmî veriler ile halkın yaşadığı gerçekler arasındaki fark, toplumda güven sorunu yaratıyor ve ekonomik politikaların etkinliğine dair ciddi soru işaretleri doğuruyor.
Zam Fırtınası: Halkın Omuzlarındaki Yük
Her gün yeni bir zam haberi ile uyanıyoruz. Gıda, kira, elektrik ve ulaşım başta olmak üzere temel ihtiyaçların maliyeti hızla artıyor. Maaşlar kağıt üzerinde artsa da reel alım gücü eriyor. Türkiye’de milyonlar, “geçinmek” yerine “hayatta kalmak” için mücadele ediyor.
Rakamlar ve Sokak Gerçeği
Resmî enflasyon oranları ile vatandaşın hissettiği fiyat artışı arasındaki uçurum giderek büyüyor. Halk için enflasyon, Merkez Bankası raporundaki grafik değil; market sepetinin yarısı boş kaldığında duyulan çaresizliktir. Bu tablo, politika yapıcılar için uyarı niteliğindedir.
Ekonomi Politikalarının Sınavı
Düşük faiz – yüksek kur yaklaşımı, ithalata bağımlı ekonomide halkın alım gücünü olumsuz etkiledi. Sermaye sahipleri kazanç sağlarken, geniş halk kesimleri fiyat artışları karşısında zorlanıyor. Bu durum, politika tercihlerinin halk üzerindeki etkisini gösteriyor.
Vicdan Muhasebesi
Enflasyon sadece ekonomik bir veri değil; borçlanmayı, işsizliği ve toplumsal güvensizliği artırıyor. Halkın yaşadığı mali sıkıntılar, sosyal dayanışmayı da sınırlandırıyor. Bu nedenle ekonomik politikalarda şeffaflık ve adil dağılım, vicdani bir sorumluluk olarak öne çıkıyor.
Çıkış Yolu: Şeffaf ve Hesap Verebilir Politikalar
Türkiye’nin kalıcı çözümü, günü kurtaran önlemler değil, sağlam adımlar:
- Üretim ve tarım ekonomisini güçlendirmek,
- Kamu kaynaklarını şeffaf ve verimli kullanmak,
- Gelir dağılımında adaleti sağlamak,
- Enflasyon verilerini halkın güveneceği biçimde sunmak.
Sonuç: Mutfağa Bak, Politikaya Değil
Siyasetin ve ekonominin gerçek sınavı, rakamlarda değil, mutfakta ortaya çıkıyor. Tencere kaynamıyorsa, hiçbir propaganda halkı ikna edemez. Türkiye’nin önceliği, söylem değil, somut yaşam koşullarını iyileştirmek olmalıdır.


Yorumlar
Yorum Gönder