Bu gün görüntüleme sayısı

PROF. DR. ZAKİR KAYA'NIN EN YENİ BAŞMAKALELERİNİ İLK SİZ OKUYUN! FİLOLOJİK, TARİHİ VE BİLİMSEL DERİNLİK İÇEREN ÖZEL ANALİZLER! ENTELEKTÜEL ALANDA ÖNCÜ ARAŞTIRMALARI VE GÜNCEL TEZLERİ KEŞFET! PROF. DR. ZAKİR KAYA'NIN KALEMİNDEN DÜŞÜNCE DÜNYASINA YÖN VEREN İÇERİKLER.

Zakir Kaya: Coşkun Aral – Bir Cümlelik Sarsıntı

Zakir Kaya: Coşkun Aral – Bir Cümlelik Sarsıntı


Bir televizyon programında, Okan Bayülgen’in Muhabbet Kralı sahnesinde, Coşkun Aral konuşuyor. Savaş bölgelerinde fotoğraf çekmiş, ölümle yaşam arasındaki çizgiyi belgeleyen bir tanık olarak değil; bu kez bir baba olarak anlatıyor. Sesi sakin ama kelimeleri ağır.

Afrika’da bir köyde, belgesel çekimi sırasında yanına bir adam geliyor. Gözleri, Aral’ın kızına kilitlenmiş. Ardından, hiçbir çekince göstermeden söylüyor:

“Kızına karşılık sana 20 keçi veririm.”

Bu cümle, sadece bir teklif değil. Bir kültürün kadına bakışını, mülkiyet algısını ve insanlık sınırlarını gösteren çıplak bir ifade. Aral, o anı anlatırken ne dramatize ediyor ne de yargılıyor. Ama sesi duraksıyor. Çünkü bazı sözler, sesle değil sessizlikle yankılanır.

Zakir Kaya: Coşkun Aral – Bir Cümlelik Sarsıntı

 Coşkun Aral Kimdir?

Coşkun Aral, savaş muhabiri olarak dünyanın en tehlikeli bölgelerinde bulunmuş, objektifini sadece görüntüye değil, insanın iç acısına çevirmiş bir belgeselcidir. Fotoğrafçılıkla başlayan yolculuğu, tanıklıkla derinleşmiş; gazetecilik onun için sadece haber değil, vicdanın kadrajıdır.

Bu sahne, onun kariyerindeki en kanlı çatışmalardan bile daha sarsıcı olabilir. Çünkü bu kez savaş, silahla değil sözle açılıyor. Bir kız çocuğu, bir baba, ve 20 keçilik bir teklif.

 Kültürel Kodlar ve Evrensel Vicdan

Bu teklif, o köyde sıradan olabilir. Belki bir evlilik önerisi, belki bir gelenek. Ama bizim için, bu sahne bir ibret aynasıdır. Kadının değeri, bir pazarlık nesnesi gibi sunuluyor. 20 keçi… Bir kız çocuğunun karşılığı olabilir mi?

Bu sorunun cevabı sadece Afrika’da değil. Bizim sokaklarımızda, geleneklerimizde, ekranlarımızda da gizli. Kimi zaman başlık parası, kimi zaman “kızını okutma” baskısı, kimi zaman sessizce yapılan ayrımcılık. Hepsi aynı zihniyetin farklı yüzleri.

Tanıklığın Sorumluluğu

Ben bu yazıyı Coşkun Aral’ın ağzından değil, kendi vicdanımdan yazıyorum. Onun tanıklığına sadık kalıyorum. Ama o tanıklığın çevresine kendi sorularımı, kendi etik sorgumu yerleştiriyorum. Çünkü tanıklık, sadece görmek değil; gördüğünü sorumlulukla aktarmaktır.

Bu yazı, bir yargı değil; bir yüzleşme. Bir baba olarak değil, bir insan olarak soruyorum: Bir kız çocuğunun değeri, kaç keçi eder? Ve bu sorunun cevabı, sadece o köyde değil; bizim toplumumuzda da aranmalı.

 Son Söz: Kameradan Kaleme, Vicdandan Okura

Coşkun Aral gördü. Okan Bayülgen dinledi. Ben yazıyorum. Okur düşünsün.

Bu hikâye, bir fıkra değil. Bir ibret. Bir çağrı. Bir kadrajdan çıkan vicdan sesi.

Yorumlar