Prof. Dr. Zakir Kaya Bağımsız araştırmacı gazeteci, etik hafıza savunucusu
Hayat, hayal kuranlara değil; hesap soranlara öğretir.
Altı on yıl. Bir ömür değil, bir bedel. Ne gençlik kaldı elde, ne teselli edecek bir hayal. Hayat, kimseye masal anlatmaz. Biz yaşadık. Gördük. Yandık. Sustuk. Ve hâlâ buradayız.
Bu yaş, ne kutlama ister ne tebessüm. Bu yaş, hesaplaşma ister. Kiminle mi? Kendinle. Toplumla. Vicdanla.
Gençken umutla baktığımız sokaklar, şimdi betonun vicdansızlığıyla örülü. Bir zamanlar “gelecek” dediğimiz şey, şimdi geçmişin kamburu gibi sırtımızda. Dost bildiklerimiz ya göçtü ya değişti. Kardeş bildiklerimiz ya sustu ya sattı. Ve biz hâlâ yazıyoruz. Çünkü susmak, ölmekten beterdir.
60 yaş, “artık dinlen” yaşı değildir. Tam tersine, “artık konuş” yaşıdır. Çünkü gençken sustuklarımız, şimdi boğazımıza düğüm. Çünkü o zamanlar “vakit var” diyorduk. Şimdi vakit yok. Ve herkes hâlâ uyuyor.
Bu yaşta insan, ne hayal kurar ne hülya taşır. Gerçeklik, tokat gibi çarpar yüzüne. Maaşıyla geçinemeyen ihtiyarın gözyaşı, torununa harçlık veremeyen dedenin suskunluğu, hastane kapısında bekleyen yaşlının çaresizliği… İşte bu yaşın gerçeği budur.
Ama hâlâ yazıyoruz. Çünkü kalem, yaşlanmaz. Çünkü vicdan, emekli olmaz. Çünkü toplum, hâlâ uyanmadı. Ve biz hâlâ tanığız.
60 yaş, bir son değil. Bir tanıklık yaşıdır. Bir direniş yaşıdır. Bir hesaplaşma yaşıdır. Ve bu yazı, o yaşın omurgasıdır.
Bu yazı, bir yaşın değil bir çağın tanıklığıdır. 60 yaş, ne emeklilik ne inziva; birikmiş suskunlukların konuşma vaktidir. Göz görmez, kulak işitmez olabilir. Ama sezgi, vicdan ve tanıklık hâlâ ayaktadır. Ve unutulmamalı:
“Hayat, hayal kuranlara değil; hesap soranlara öğretir.” — Zakir Kaya
Bu satırlar, bir ömürlük sessizliğin içinden gelen bir çağrıdır. Okuyan herkes, kendi yaşının değil kendi vicdanının sesini duymalıdır. Çünkü yaş, rakamdır. Ama tanıklık, sorumluluktur.

Yorumlar
Yorum Gönder