Bu gün görüntüleme sayısı

PROF. DR. ZAKİR KAYA'NIN EN YENİ BAŞMAKALELERİNİ İLK SİZ OKUYUN! FİLOLOJİK, TARİHİ VE BİLİMSEL DERİNLİK İÇEREN ÖZEL ANALİZLER! ENTELEKTÜEL ALANDA ÖNCÜ ARAŞTIRMALARI VE GÜNCEL TEZLERİ KEŞFET! PROF. DR. ZAKİR KAYA'NIN KALEMİNDEN DÜŞÜNCE DÜNYASINA YÖN VEREN İÇERİKLER.

Zakir Kaya: Doğanın Unuttuğu İnsan: Felaketin Ayak Sesleri ve Kibirli Medeniyetin Çöküşü

Zakir Kaya:   Doğanın Unuttuğu İnsan: Felaketin Ayak Sesleri ve Kibirli Medeniyetin Çöküşü


🖋️ Prof. Dr. Zakir Kaya – Araştırmacı Gazeteci, Yazar

Zakir Kaya:   Doğanın Unuttuğu İnsan: Felaketin Ayak Sesleri ve Kibirli Medeniyetin Çöküşü


ÖZET

Doğal afetler karşısında insanlığın yaşadığı her kriz, aslında doğanın değil, insanın ihmalkârlığının bir sonucudur. Göl yataklarına bina inşa eden, ormanlarla iç içe yapılaşan, su kaynaklarını hoyratça tüketen ve önleyici altyapıdan yoksun kalan toplumlar, karşılaştıkları olayları “felaket” olarak tanımlar; oysa çoğu zaman bu felaketler insanın yaptığı yanlışların doğal sonucudur. Bu makale, afetleri sadece bir doğa olayı değil, aynı zamanda sosyolojik ve etik bir uyarı olarak değerlendirir. Kapitalist büyüme modeli, kentsel planlamada rant eksenli yaklaşımlar ve kurumsal sorumluluk eksikliği üzerinden felaketlerin nasıl “üretilen krizlere” dönüştüğünü ortaya koymaktadır.


GİRİŞ

İnsan, doğanın bir parçası olduğunu unuttuğunda, doğaya düşmanlık etmeye başlar.
Sanayileşme, betonlaşma ve sermaye odaklı kalkınma modelleri, insanın doğayla kurduğu tarihi dengeyi yok etmiştir. Ancak doğa, hiçbir zaman efendi-köle ilişkisiyle çalışmaz.
Depremde gökdelen çöker, selde köprü yıkılır, yangında lüks villa kül olur...
Her biri, insanın doğaya karşı giriştiği savaşın kayıplarıdır.

Bu yazı, afetleri yalnızca bir doğa hadisesi olarak değil, aynı zamanda sosyolojik, çevresel ve yönetsel bir iflasın sonucu olarak ele almaktadır. Eleştirel analizle birlikte birey ve kurumsal yapılar arasındaki sorumluluk zinciri, kapitalist sistemin doğayla kurduğu ilişki ve kentsel planlamadaki yapısal hatalar değerlendirilerek öneriler sunulmaktadır.

Zakir Kaya:   Doğanın Unuttuğu İnsan: Felaketin Ayak Sesleri ve Kibirli Medeniyetin Çöküşü


1. Afet mi, Hata mı?

Doğal olaylar, doğanın binlerce yıllık döngüsünün parçasıdır: deprem, sel, yangın, fırtına…
Ancak bu olayların “felakete” dönüşmesinde insani faktörlerin payı büyüktür.

  • Göl yataklarına bina dikilmesi,

  • Ormanlık alanlara sıfır mesafeli yerleşim,

  • Dere yataklarının betonla doldurulması,

  • Yangın yollarının kapatılması,

  • Su kuyularının açılmaması,

  • Doğal drenaj sistemlerinin tahrip edilmesi...

Bütün bu yanlış tercihler, afetin değil, cehaletin ve ihmalkârlığın eseridir.


2. Birey–Kurum Zinciri: Sorumluluğu Kim Taşıyacak?

Toplumlar genellikle afet sonrası suçlu arar; bu çoğu zaman ya “doğa” olur, ya da “devlet”.
Oysa gerçek şudur:

Bireyin evi yıkılır ama izin veren belediye sessizdir;

Belediye sorumludur ama müteahhit ortada yoktur;

Müteahhit kaçar ama sistemi kuran hukuktan ses çıkmaz.'

İşte bu, sorumluluğun kurumsal parçalanmasıdır.
Toplumsal felaketlerde birey ile kurum arasında kurulan zincir ya kopuktur ya da tamamlanmamıştır.
Ne denetim işler, ne de ceza mekanizması.
Sonuç?
Bir sonraki felakete kadar herkes susar.


3. Sermaye ve Beton: Kapitalizmin Afetle Dansı

Kapitalist düzen, doğayı bir partner olarak değil, bir kaynak deposu olarak görür.
Yatırım adı altında yapılan yapılaşmalar, aslında doğaya yapılan saldırılardır.

  • Zemin etüdü yapılmadan yükselen kuleler,

  • Dere yataklarına sıkıştırılmış konut projeleri,

  • Orman alanlarının turizme açılması...
    Hepsi, rant uğruna geleceği satmaktır

  • 'Kapitalizm büyürken doğayı öldürür,

  • Doğa ölürken insana mezar hazırlar.'

Ayrıca afetler, kimi zaman eşitleyici gibi görünse de çoğu zaman sınıfsal çarpıklıkları daha da derinleştirir.
Yıkım anında herkes zarar görse de, yardım çadırı lüks sitede değil gecekondu mahallesinde kurulur.
Sigortasız, güvencesiz, kaderci yığınlar bedeli en ağır ödeyenlerdir.


4. Afeti Önlemek Mümkün mü?

Evet. Ama bunun için aşağıdaki zihinsel ve yapısal dönüşümler şarttır:

  • Yerel yönetimlerde bilim temelli planlama esas olmalı,

  • Tüm projelerde ekolojik hassasiyet gözetilmeli,

  • Doğal afet eğitimleri zorunlu hale getirilmeli,

  • Su, orman, toprak gibi yaşamsal kaynaklar kanunla değil, vicdanla korunmalı,

  • Sermaye değil, can güvenliği odaklı kentsel dönüşümler uygulanmalı,

  • Ve en önemlisi: insan doğayla savaşmayacağını anlamalı.


SONUÇ: Felaketin Dili Yoktur, Ama Anlamı Vardır

Doğa, intikam almaz. Ama unutmaz.
Sadece unutulmuş ilkeleri hatırlatır:

'Su, gölden yürür. Ateş, ormandan yayılır. 

Rüzgâr, engel tanımaz. Deprem, imar planı sormaz.'

İnsanoğlu, doğayı dinlemek yerine kendini dinlemeyi tercih etti.
Bu yüzden her afet, bir uyarı değil; ceza gibi yaşanıyor.
Ama aslında bu bir çağrıdır:

'Kibiri bırak, tedbiri al.Rantı değil, 

yaşamı inşa et.

Konuşma, dinle. Doğayı dinle.

'İnsan doğaya hükmedemez; sadece onunla uyum içinde yaşayabilir.Aksi halde değil doğa, insan yok olur.'

Zakir Kaya:   Doğanın Unuttuğu İnsan: Felaketin Ayak Sesleri ve Kibirli Medeniyetin Çöküşü

 

 

Yorumlar