Yakın zamanda Gönderiler




 

Flaş Haber

Zakir KAYA: "Dümrulya Günleri: Her Şeyin Bir Bedeli Var"

 Deli Dumrul’un Krallığı: Bir Yönetim Sanatı Olarak Absürt Vergilendirme

Günümüz toplumlarında vergi, devletlerin finansal yapısının temel taşlarından biri olarak kabul edilir. Ancak Dümrulya Krallığı’nda, vergilendirme sadece bir gelir elde etme aracı değil, aynı zamanda yöneticinin halk üzerinde mutlak kontrol sağlama stratejisinin bir parçasıdır. Bu çerçevede, Kral Deli Dumrul’un yönetiminde uygulanan politikalar, vergi kavramını tamamen yeni bir boyuta taşımış, absürt denebilecek seviyelere getirmiştir.

Dümrulya’da, vergi sistemi öylesine karmaşık ve “yenilikçi” hale gelmiştir ki, halk, yaşadığı her an için ödeme yapmak zorunda bırakılmıştır. Kral Dumrul, verginin sadece mali bir yük olmadığını, aynı zamanda halk üzerinde psikolojik bir baskı unsuru olarak kullanılabileceğini fark eden bir liderdir. Onun yönetiminde, vergiler sadece ekonomik fonksiyonlarla sınırlı kalmamış, aynı zamanda bir toplumsal disiplin aracı haline dönüşmüştür.

Nefes Alma Vergisi ve İnsanlığın En Temel İhtiyaçlarının Ticarileşmesi

Dümrulya’da yaşayan her vatandaşın sabah uyandığında karşı karşıya kaldığı ilk vergi, “Nefes Alma Vergisi”dir. İnsanlar, hayatlarının en temel fonksiyonlarından biri olan solunum için bile ödeme yapmak zorundadır. Kral Dumrul’un akılcı (!) politikaları, insan bedeni üzerinde bile egemenlik kurmayı amaçlamıştır. Dumrul’un sözüyle:

“Her nefes, bu toprakların bize verdiği bir nimettir ve bu nimeti kullanmanın bir bedeli olmalıdır.”

Bu mantık doğrultusunda, insanlar aldıkları her nefesin ücretini ödemekle yükümlüdür. Ülkede var olan hava dahi ticarileştirilmiş, bireylerin bedensel varoluşu bile ekonomik bir faaliyete dönüştürülmüştür. Bu durum, Dümrulya’da devletin yaşam üzerindeki mutlak egemenliğinin en uç noktalara ulaşmasının bir göstergesidir.

Sindirim Vergisi: Bireyin Bedenini Yönetmenin Yeni Bir Yolu

Dümrulya halkı, sadece nefes almakla değil, yeme-içme ve sindirimle ilgili her türlü bedensel aktivite için de vergi ödemek zorundadır. “Sindirim Vergisi” adı altında toplanan bu vergi, aslında bireylerin en doğal biyolojik süreçlerini bile kontrol altına alma girişimidir. Deli Dumrul, bu vergiyi açıklarken şu sözleri kullanmıştır:

“Yemek yedikten sonra bedeniniz çalışıyor. O halde, devlete katkıda bulunmadan bu sistemi nasıl kullanabilirsiniz? Sindirim de sonuçta bir hizmettir!”

Böylece, her yemek sonrası vatandaşlar, sadece yedikleri yemeğin değil, sindirimin kendisinin de bir bedeli olduğunu öğrenmişlerdir. Bu, bireyin kendi bedenine sahip olma duygusunun bile ortadan kaldırıldığı bir yönetim anlayışının örneğidir.

Gölge Vergisi: Fiziksel Mekanın İstismarına Karşı Bir Yasa (!)

Dümrulya'da halkın karşı karşıya kaldığı en absürt vergilerden biri ise “Gölge Vergisi”dir. Kral Dumrul’un görüşüne göre, her vatandaşın gölgesi, aslında bir tür alan işgalidir. Yani, gölgeler bile “kamu alanı” üzerinde hak iddia etmektedir. Bu sebeple, sokakta yürüyen ya da güneşte duran her birey, gölgesi için ödeme yapmak zorundadır. Dumrul’un en sevdiği sözlerden biri şudur:

“Gölgeniz bile bu topraklar üzerinde bir hak talep ediyorsa, bunun bedelini ödemelisiniz.”

Dümrulya’da yaşayan halk, artık sokakta durmaya ya da güneş altında yürümeye korkar hale gelmiştir. İnsanlar, gölgelerinin bile kraliyet topraklarına zarar verdiğine inandırılmış ve böylece fiziksel varlıkları üzerinde bir baskı daha kurulmuştur.

Akademik Bir Değerlendirme: Absürt Vergilerin Sosyopolitik İşlevi

Deli Dumrul’un uyguladığı bu vergiler, ilk bakışta mantıksız ya da komik gelebilir. Ancak, bu politikaların altında yatan asıl sebep, yönetici sınıfın halk üzerindeki mutlak kontrolünü güçlendirme çabasıdır. Kral Dumrul, vergileri sadece ekonomik bir yük olarak değil, bireyin varoluşunu denetleme aracı olarak görmektedir. Bu bağlamda, “nefes alma”, “gölge bırakma” ya da “sindirim” gibi tamamen doğal ve zorunlu aktivitelerin dahi vergilendirilmesi, bireyin en temel haklarının devlet eliyle ticarileştirildiği bir düzeni temsil etmektedir.

Bu politikalar, sadece ekonomik sonuçlar doğurmaz; aynı zamanda bireylerin devlet karşısındaki özgürlük algılarını da kökten değiştirir. Kral Dumrul’un bakış açısına göre, devlet, bireyin her hareketi üzerinde hak sahibidir ve bu hak, ekonomik bedellerle ölçülmelidir. Böylece birey, en temel yaşamsal fonksiyonlarını bile devletin iznine bağlı olarak gerçekleştirebilir hale gelir.

Sonuç: Dumrulya’da Bir Çıkış Yolu Var mı?

Dümrulya’da yaşayan halk, Deli Dumrul’un absürt yönetim anlayışı altında giderek daha fazla ezilmeye başlasa da, kralın bu politikalarını sorgulamaya cesaret edebilen kimse çıkmamıştır. Ancak günün birinde, halkın arasında sessizce yayılan bir fısıltı yükselmeye başlamış:

“Bu topraklarda yaşamak, artık gölge bırakmaktan bile pahalı hale geldi. Peki ya özgürlüğümüzün bedeli ne olacak?”

Ve böylece, Dümrulya halkı, sessiz bir isyan başlatmanın yollarını aramaya başlamış. Çünkü onlar için, sadece nefes almak değil, özgür yaşamak da bir lüks haline gelmiştir.

Son Söz

Ve böylece, Dümrulya’nın krallığında herkes nefes almak için, gölgesinde durmak için, sindirmek için vergisini öderken, hayat akıp gitmeye devam etti. Kimse bu düzenin ne kadar süreceğini bilmiyordu, ama kimse de buna karşı çıkmaya cesaret edemiyordu. Çünkü sonuçta, Kral Deli Dumrul, bir şekilde her şeyi "haklı" çıkarıyordu.

Bütün bunlar sadece bir masal mıydı? Belki de ...

prof.dr.zakir kaya

Hiç yorum yok