Zakir Kaya:Çocukluk Anıları: Geçmişten Günümüze Bir Yolculuk.1.
Giriş
Merhaba değerli okurlarım,
Bu yazım biraz farklı olacak. Her yazar, kendi hayatından bazı kesitleri okurlarıyla paylaşmak ister. İşte benim de aklımda kalan bazı anılarım. Umarım sıkılmadan okursunuz.
Bu yazıda, çocukluğumdan aklımda kalan bazı özel hatıralarımı paylaşacağım.
Erken Dönem Anılarım
Ağrı'nın 7 km uzaklığında bulunan Eskiharman köyünde dünyaya geldim. Ailenin beşinci ve ilk erkek çocuğu olarak, gereğinden fazla şımarık yetiştirildim. Kaç yılında doğduğumu kimse net bilmiyor; sadece doğum tarihim iki yıl daha büyük yazılmış.
Eskiharman köyüne, dedem başka bir köyden gelmiş. Dedem Gerger'den, atalarım ise 93 Harbi'nde Akmengen Balamezra'dan Kars'ın Çamçavuş köyüne göç etmiş. Oradan Taşlıçay’ın bir köyüne, ardından Gerger'e, en son olarak da Eskiharman köyüne yerleşmişler.
Üç kardeş: İbrahim, Kurban ve İsmail bu köyde Şafii Kürtler yaşar. Dedelerim ise Karapapak Türkü Hanefi mezhebine mensuptu. Bu köyden üç kız kardeşle evlenmişler. İbrahim Hatice ile, İsmail Efe ile, H. Kurban'ın oğlu Osman Serayı ile evlenmişler. Köye ilk geldiklerinde, dedem olan İbrahim köyün çobanlığı dahil çiftçilikle geçimini sağlıyormuş. Zamanla büyük arazi sahibi olmayı başarmışlar Dedem İbrahim’in Kadir, Nadir, Bedir, Şakir, Hanım, Alya, Perizade adında 7 çocuğu olmuş. Benim babam Şakir, onun da 11 çocuğu olmuş.
Çocukluk Yıllarım
Yukarıda bahsettiğim beşinci ve ilk erkek çocuk olmam, ailem ve çevrem tarafından aşırı sevgi ve ilgi görmeme neden oluyordu. Ailenin bir numaralı çocuğu olarak üzerime titriyorlardı.
Eskiharman köyü aklımda kalan ilk anılar arasında, daha okula bile gidemeyecek yaşta iken bir şafak vakti uyanmıştım. Annem çay yapmış, babamla içiyorlardı. Benim uyandığımı görünce "Zakir'in bisküvisini getir" dediğini hatırlıyorum. O zaman bisküviler kiloyla satılırdı ve içinde çorap hediye çıkardı. O şafakta içtiğim çayın lezzeti hala aklımda.
Ağrı merkezde babam bir ev yapmıştı, ben Ağrı'da okuyayım diye. İlkokula Ramiz Erdem İlkokulu’nda başladım. Beş öğretmenimin adı hala hafızamda: Sevgi, Emine, Yusuf, Sami ve Mahmut Hoca. Emine Hocam sınıfa geç gelenlerden para alır, harçlığını kumbaraya attırırdı. Dolunca boşaltır ve parayı alırdı. Sanırım en çok o beni severdi. Sınıfta benim harçlığım iyiydi.
Gençlik Yıllarım
İlk bisikleti mahallede yaşıtlarım arasında ben aldım, bu yüzden popülerdim. İlk meşin top, ilk motosikletim; mobiletten sonra Honda olmuştu. O dönemde Ağrı'da benden başka Honda motosikleti olan yoktu.
İlk aracım bir Renault’du. O yaşta ayağım gaza yetişse de boyum önümü görmeye yetmiyordu. Yani çocuktum. Babam araç sürmeyi bilmezdi, bana almıştı. Ama eş dost kullanırdı. Bir gün aracımda otururken bir trafik polisi bana tokat atmıştı. Bende ona küfür edebilmiştim sadece. Üstelik araba park halindeydi ve ben direksiyonla oynuyordum.
Babam hayvan besiciliği ve ticaretle ilgileniyordu, maddi olarak da yeterliydi. Neredeyse her akşam mahallemizin büyükleri bizim evde toplanır, sohbet ederlerdi geç saatlere kadar. Ben ve Hamza eniştem yemek ve çay dağıtır, hizmet ederdik. Babamın misafirlerine hürmette kusur etmezdik.
Babam, "Koyun ve güvercin beslemek bizim aileye iyi gelmez" derdi. Sık sık bahçemizde sayısız hindi ve tavuk olurdu. Her gün et olurdu, epeyce bir refah içinde yaşıyorduk. Bir istediğim iki olmuyordu. Babamın ağzından defalarca şu cümleyi duyardım: "Zakir yalan söylemez, tüm malımı bir lokmada yese zoruma gitmez." Gittiği cemiyetlere bensiz gitmezdi. Bu çok özel bir durumdu tabi. Diğer kardeşler ve akrabalar içten içe kızıyordu, bence de haklıydılar. Bende onlar gibiydim, bu kadar sevgiyi neden gösteriyorlar diye düşünüyordum.
Aşk ve Gençlik
Gençlik yıllarımda, yaşıtlarımla ve benden daha büyüklerle güreşe tutuşurdum. Kazandığımda Babam hem gururlanır, hem de kağıt para verilirdi. O zamanlarda kağıt para çocuklarda olmazdı. Ayrıca bir sevdamız olurdu. Sevdiğimiz kızın dışında herkesin haberi olurdu. Türküler yakar, gece boyu uyku tutmazdı. Sevmemize sebep bir bakıştı, hepsi bu. Ve bu bana özeldi. Ben seviyordum ama onun haberi bile yoktu. Saf aşk bu olmalıydı.
Sonuç
Bu yazının sonunda, bana olan aşırı sevginin bedelini çok ağır ödediğimi ifade edeyim . Herkes yıllarca acısını çıkardı. İşte böyle, bu yazı burada son buluyor. Belki ileriki zamanlarda kalanını paylaşırım, ama sihirli yaşamım buraya kadar. Sonrası bu kadar saf değil. Zamanınızı aldım, okuduğunuz için teşekkür ederim.
Prof. Dr. Zakir Kaya
Post Comment
Hiç yorum yok