Zakir KAYA : İbo Bege Pasure : 1915 Ermeni olayları
İBO BEGÊ OLAYI:
İbo Begê, Kürtlerin “Dengbêj” , ağıt türünde okunan bir gerçek olayıdır. herkes “İbo Begê” ağıtını dinleyebilir. Denilebilir ki, Denbêjlerin söyledikleri ; toplumsal süzgeç ve tarihi acılardan sonra bu tür ağıt veya deyimler ortaya çıkar.
Şimdi halkın hafızasına müracaat ettiğimde. İsterseniz söylediklerimizi temellendirmek için İbo Begê meselesini Kürtçe eski bir kasetten özetleyelim.
Ruslar, Serhat bölgesi dediğimiz, Kürt illerini işgale başlayıp, Ermenilerin de desteği ile katliamlar yapmaktadırlar. Müslüman ahali çoluk çocuğunu alıp, zorlu kış şartlarında göç ediyor. Herkesin bir yerlere gitmesi gerekiyor. Aksi halde namus, ırz, can ve mal emniyeti kalmamıştır.
Kürt aşiret ağlarından İbrahim Beg de kaldığı köyden göç etme hazırlıkları yapar. Yıllardır evinde kalan ve evin hizmetlerini gören Haçik diye bir Ermeni vardır. Kendisi, ağası olan İbo Beg`e; “Gel gitme. Yerini yurdunu terk etme. Ben sana yardımcı olurum. Gelen Rus ve Ermenilerden seni korurum.” diyor. İbrahim Beg`i gitmemeye ikna ediyor.
Bir süre sonra Ermenilerin de yardımlarıyla ilerleyen Ruslar, İbrahim Beg`in kasrının olduğu köye gelip konuşlanıyorlar. Haçik sözde İbo Beg ve ailesini kurtarmak için aracı olmaya gidiyor. Çünkü kendisi de yıllardan beridir bu ailenin ekmeğini yiyor ve artık aileden bir fert gibidir.
Dindaşları olan Rus komutan ve yardımcı Ermenilerle görüşüp, şöyle diyor: “Bu İbo Beg denilen kişi çok cesur bir adamdır. Bu nedenle buralardan gitmedi. Fakat bir karısı var ki çok güzel. Komutanımıza layıktır. Bir de gelini var. O da komutanın yaverine münasiptir. Ancak ben yıllardır Adle Hatun denilen kızına aşığım. Komutanımız onu da bana alırsa, İbo Beg`i öldürmeyelim. Alkol eşliğinde ANLAŞIR
İşte tam bir Fıllah Keys`lik. Bütün heyet toplanır, tekliflerini İbrahim Beg`e ilettiler.
İbrahim Beg Rus komutan, yaver ve Haçik başta olmak üzere tüm heyeti öldürüyor
İbrahim Beg, ev halkının hepsinin canına kıydıktan, yani namusunu kendisince garantiye aldıktan sonra . Bu arada kendisi de öldürüyor.
İbrahim Beg; hanımı, gelini ve kızı ile görüşüp, onların “Katlimizden sen sorumlu değilsin, kıyamet günü senden davacı değiliz” şeklinde onaylarını aldıktan sonra, üçünü kendi elleriyle öldürüyor. Hatta kızı Adle Hatun`a tetiği bir türlü çekemiyor. Kızı babasının elinde silahı alıp, namusunu kurtarmak için kendi canına kıyıyor. Olay edebi olarak şöyle seslendiriliyor.
“Derdê kezebê derdeki pêlümeye (Evlat derdi/acısı çok zor bir derttir)
Tılaye wi tetikê na gırê u na şuğlinê” (Parmağı tetiğe varıp, çekemiyor)
Ermeni komiteleri, özellikle Rusların desteği ile Kürt aşiretlerinden müteşekkil çevre köylerde çok fazla katliamlar yaptılar.
1915 Temmuz`unda Bitlis önlerine gelen Rus General Abasiyef, Bitlis boğazını aşıp şehre giremeyince bir hileye başvurur. Beyaz elbiseler giymiş Ermeni ve Rus askerleri Dideban Dağı`na çıkmış ve orada gözetleme kulesinden, Rusların hareketlerini şehirdekilere ateş yakarak duyurmakta olan 16 Müslüman askeri şehit ederler. Şehre haber verecek kimse kalmadığından, 3 Mart 1916`da sabah saat 05.30`da şehir kolayca işgal edildi. Bu işgal üzerine 40 bin nüfuslu Bitlis halkı, 6 metreye yakın kar kalınlığına rağmen güneye doğru göçe başlamış. Mart 1916`da gerçekleşen bu göç sırasında büyük bir kısmı ölmüş. Halk yanlarında götürdüğü körpe çocukları taşıyamayınca 1-5 yaş arasındaki bütün çocukları köprü altlarına bırakarak kaçmış. Sadece Dikilitaş`tan Duhan Deresine kadar bırakılan çocuk sayısı 1000`i geçmiş.
İşin özeti şudur. Ruslar ve diğer Batılı işgal güçleri ile girdikleri ittifaktan sonra Ruslara yardım ve yataklık yaparak, yer ve coğrafyayı bilme avantajlarını Rusların hizmetine koyan ve aynı dinden olmaları hasebiyle onlarla birlikte hareket edip, Müslüman ahaliyi kıyımdan geçiren, çocukları süngülere takıp, sokaklarda naralar atan Ermenilere karşı, Kürt aşiretlerini nazik döneminde Osmanlı Devleti koruyamıyordu.
Örneğin Başbakanlık Arşivi kayıtları BA:HR.SYS.2782/2.s.117-123 (a.g.m) numarada, Mardin Mutasarrıflığının tahkikatına göre; Bitlis`ten kaçıp kurtulanların ifadelerine göre Ermeni ve Rusların, Müslüman ahaliyi ve çocukları kesip parçaladıkları, halkın ekmek yapmak için tandır diye tabir ettikleri fırınlarda yaktıkları kayıt altına alınmıştır.
Bu şekilde mezalime uğrayan Kürt Aşiretleri kendilerini korumak zorundaydılar. Bazen resmi tarihçilerin, Ermeni iddiaları karşısında terledikleri zaman; “Türkler yapmadı, Kürt aşiretleri katliam yaptı” anlamına gelebilecek sözler sarf edip, Kürtleri günah keçisi olarak lanse etmeye çalıştıkları da gözden kaçmıyor.
Ortada yaşanmışlıklar elbette mevcuttur. Varsa bir günah, ilk etapta Ermeniler ve Osmanlı`nın o zamanki idarecileri olan İttihat ve Terakki yetkilileri ortadayken, Hem Ermenilerin iddiasına göre Cemilé Çeto, Kürd Hacı Musa gibi birkaç aşiret reisinin yaptığı eylemleri kabul edilse dahi, tüm Kürtleri tarihin önünde mahkûm edecek özürler beyan etmek, yıllardır katliamlardan çeken bir halk olan Kürtleri mazlum iken, zalim konumuna getirir ki, bu da Kürtlüğe ihanettir. Kısacası Rus saldırıları Ermenileri cesaretlendirmişti, akıl almaz vahşice katliamlar yapmışlardır.
Ermenilerin 1915`Te “Fıllah keys.”Fırsatçı Hırstıysan anlamına geliyor
“Hristiyanlar birlikte fırsatını buldukları anda Müslümanlara darbe vururlar.” anlamına gelen bir deyim.
Salam hörmetli Zakir Kaya. Meqalenizi sonuna qeder oxudum.Ancaq sizi alqışlayıram.Tariximizi unutmayaq.
YanıtlaSilçok teşekkür ederim takibiniz ve değerli yorumunuz için var olun.
Sil