İslam tarihince 3. Hicri yüzyılda vuku bulmuş bir isyan,
Abbasilere karşı güney Irak
Tarlalarında çalışan siyahi kölelerin başlattığı bağımsız, kendilerine
özgü, altın sikke kesen, şehirler inşa eden,
idareci atayan kısa ömürlü bir devlete eriştikleri isyan yaşandı.
Abbasi Halife Mütevekkil’in öldürülüp oğlu
Mustansır’ın ordudaki destekçisi Türk komutanlar sayesinde
Halifeliğe geçirilişiyle başlayan idari kaosunun sekizinci yılında, yani miladi
869 yılında başlayıp 883 yılına dek süren bu büyük isyana
Zengibar, Mozambik, Mogadişu, Nubya ve hatta Madagaskar’dan getirilen ve
Basralı büyük toprak sahiplerinin güherçile ocaklarında,
pirinç tarlalarında çok ağır şartlar altında çalıştırılmak zorunda kalan 300
binden
fazla kölenin katıldığı,
Taberi, Mesudi gibi tarihçilerin bu isyanın sürdüğü 14-15
yılda ölenlerin sayısını 500 bin ile 2,5
milyon arasında olduğunu tahmin etmeleri de isyanın şiddetini
gösterir.
Ali bin Muhammed adındaki bir kişinin önderlik ettiği bu
isyanda kölelere özgürlük ve
Efendilerinin toprakları vaat edildi.
İsyan Basra yakınlarındaki bataklık bölgede çıkar. Büyük bir
zenginliğe sahip Basra, Übülle, Siraf,
Ehfaz, Abadan gibi şehirler tahrip edilir, binlerce kişi
kılıçtan geçirilir isyan sırasında. Balta girmemiş ormanlarla ve sazlıklarla
kaplı
bataklığın ortasına kurdukları “Muhtara” adlı başkentlerinden
gönderdikleri ordularla Abbasi ordularını çok kez bozguna uğratan köleler
işgal ettikleri şehirlerden
de vergi toplar, buralara idareci atar.
İslam tarihinin belki de ilk ve tek “toplumsal Savaşı”dır.
İsyana katılanların tamamına yakını
kölelerdir,
en temel amaçları hürriyet, daha iyi beslenmek ve hayatta
kalmaktır.
İsyana önderlik eden beyin takımının köle olmaması ya da
isyancıların isyanın farklı evrelerinde bedevilerden ya da
köylülerden, yani toplumsal şartları kendilerinden daha “hallice”
olanlardan destek görmeleri de isyanın en temel niteliği
sayabileceğimiz bu hususunu değiştirmiyor.
Spartaküs Roma Cumhuriyeti'nin yönetim sistemini sarsmıştır.
Spartaküs, köle ve yoksullardan oluşan ordusuyla yıllarca İtalya yarımadasında bağımsız bir şekilde var olmuş ve zamanın yöneticilerine sorun olmuştur. Kendilerine karşı gönderilen sayısız orduyu yenmiş ve Roma Cumhuriyeti'nin yönetim sistemini sarsmıştır. İsyanının eşitlikçi ve özgürlükçü karakteri nedeniyle sol literatürde sahip çıkılan bir kişiliktir.öldürüldüğü söylensede cesedi bulunamamıştır.
Bilal’i Habeşi isyancı kölelerin unutulmayan şahsiyeti oldu.
işkence ve zulüm gördü. Yeni dininden Bilal’i Habeşi (r.a.)’ı yorulana dek dövdüler, kızgın çöl kumları üzerinde öğlen sıcağında süründürüldü. Putların ismini söylesin diye türlü işkenceler yapıldı fakat Bilal’i Habeşi (r.a.)’n söylediği tek şey “Ehad” idi. Allah’ın bir olduğundan başka bir şey söylemiyordu. Bilal’i Habeşi’ye yapılan bu zor işkenceler Muhammed (s.a.v.)’i üzüyordu. Hz. Ebubekir (r.a.) bütün servetini vermek pahasına olsa da O’nu kölelikten kurtarmak için gitti. Artık hür olmuştu ve Muhammed (s.a.v)’in yanında kalarak O’na yardımcı oluyordu. İslam’ın ilk müezzini olmuştu.
Mekke’nin fethinde Kâbe’ye Resullah (s.a.v.) ile girerek Ezan okudu. Resullah (s.a.v.) vefat edince artık Bilali Habeşi (r.a.) ezan okuyamaz oldu. Şam’a gidip cihada katıldı ve Resullah (s.a.v.)’i rüyasında görünce geri dönerek ezan okudu. Fakat Resullah (s.a.v.)’in hasretine dayanamadı ve tekrar Şam’a göç etti. Miladi olarak 642 yılında vefat etti.
Zakir Kaya Sizden Biri...
Zakir Kaya Kitaplarının 2.Baskısı çıktı iletişim kurmak için tıklayınız.
Post Comment
Hiç yorum yok